Polis Devleti
Yazar
Brian Chapman
(1923-1979); Manchester Üniversitesi, Siyaset Bilimi Bölümü’nde öğretim üyeliği yapmıştır.
Daha fazla bilgiOrijinal Adı : Police State
ISBN : 978-605-4822-55-3
Boyut : 13x19,5 cm
Sayfa Sayısı : 152
Çeviren : Erdal Şahin
Yayıma Hazırlayan : M. Serdar Kayaoğlu
Liste Fiyatı : 190 TL
Stokta Var
İçindekiler
Giriş Notu
- 1. Terimin Kökenleri
- 2. Geleneksel Polis Devleti
- 3. Geçiş Sürecinde Polis Devleti
- 4. Terimin Yeni Anlamları
- 5. Modern Polis Devleti
- 6. Polis Yöntemleri
- 7. Polis Psikolojisi
- 8. Totaliter Polis Devleti
- 9. Sonuç
Okuma Metni
(s. 21, 55, 60, 84-85)
Geleneksel polis devletinin en yüksek biçimi, kavramı hâlihazırda ilişkilendirdiğimiz resmî polis teşkilâtının geliştirilmesi ve işlevsel hale getirilmesini de içeriyordu. Polizeis- taat’ın yaratılması sürecindeki entelektüel uyarıcı, Prusyalı Kameralistlerden ve kuruluşunun örgütleyici istidâtı Prusya Kralları Frederick William ve Prusya Kralı II. Frederick’ten geldiyse de, yalnızca polis yetkilerinin yaygın olarak devreye sokulmuş olmasına değil, bununla birlikte polis kuvvetlerinin ülkenin yönetsel denetleyicisi olarak devreye sokulmasına dayanan bir modern devlet aygıtı yaratılmasına yönelik en bilinçli, istikrarlı ve sistematik girişim, Avusturya Kralı II. Joseph (1741-90) eliyle hayata geçirilmiştir. Kamuoyunun malûm önemini o fark etmişti. Buna eşlik eden kamuoyunu kontrol etme ihtiyacı, polisin yönetimin denetlenmesi süreçlerinde genel ve hükmedebilen yetkisi eşliğinde benzersiz bir devlet aygıtına dönüşmesine neden oldu. (Sonrasında kendi döneminde [Joseph] Fouche de, devrim sonrası Fransa’sında bu görüşten hareket ederek, polise gerçek bir ideolojik raison d’etre [varlık/varoluş nedeni] yüklemiştir.)
...
Diğer yandan, on dokuzuncu yüzyılda İngilizce konuşan yazarlar “polis devleti” terimini nâdir durumlarda ahlâkî bir kınama ifadesi atfederek kullanmışlardır. Örneğin, 6 Eylül 1865 tarihli The Times, “Avusturya, Kıta’da uzun zamandır ‘polis devleti’ olarak biliniyor ve M. von Weiss, bu nahoş unvanı onun için yeniden ele geçirecek” diye yazıyordu. Ne var ki, “Polizeistaat”ın “polis devleti”ne çevirisinin, 1930’lara kadar mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Oxford İngilizce Sözlüğü kayıtları, terimin modern küçümseyici çağrışımları içeren çevirisinin, 1933’ten sonra Almanya’daki Nasyonal Sosyalist devlete atıfla gündeme geldiğini desteklemektedir. Terimin dile anayasa hukukçuları ya da siyaset bilimcilerden ziyade gazeteciler aracılığıyla dâhil olduğu anlaşılmaktadır. New Statesman’ın 15 Ocak 1938 tarihli nüshasında aynen şöyle yazmaktadır: “Bu arada, ‘polis devleti’ atmosferi çoktandır bizimle birlikte”. 1939’da, War Illustrated’te son derece önemli bir cümle yer alıyordu: “Casuslar her yerde; doğrusunu söylemek gerekirse, Almanya, ‘polis devleti'nin uygulamadaki modern örneğidir.” Nihayet terim, Webster’s Third International Dictionary tarafından, “hükümetin idarî ve adlî organlarının yerleşik yasal süreçlere uygun olarak düzenli işleyişi yerine, genellikle polisin ve özellikle de gizli polisin keyfî güç uygulamasıyla siyasî, ekonomik ve toplumsal yaşamın baskıcı hükümet kontrolü ile karakterize edildiği bir siyasî birlik (ulus olarak)” olarak tanımlandı.
...
Terimin teknik anlamının değişmesini etkileyen unsurlardan biri de “Polizeistaat” teriminin basitçe “polis devleti” olarak çevrilmesinin beraberinde taşıdığı geçmişin yükleri nedeniyle bir dizi duygu ve önyargının oluşmasına yol açmış olmasıdır. “Polis devleti”, muhtemelen temel anlamda tek ortak özellikleri içgüdüleri olan liberalleri ve iyi niyetli insanları rahatsız eden amorf bir devlet kategorisine atfen kullanılmaya başlanmıştır.
Siyasî sözcük dağarcığındaki malûm dönüşüm üzerinde daha fazla durmanın anlamı yok: “polis devleti” terimini teknik amaçlar nedeniyle el altında bulundurmak istiyorsak, duygusal imâlarını şimdilik göz ardı etmemiz gerekiyor. Bu nedenle, hükümetin ölçülebilir [exact] olan hangi özelliklerinin bu devlete diğer otoriter rejimlerden ayırt edilebilecek bir kurumsal çerçeve kazandırdığını tespit etmek için Nasyonal Sosyalist Almanya’da tam olarak neler olup bittiğine yönelik analize odaklanacağız.
...
Modem “polis devleti” teriminin çağrıştırdığı o olağanüstü dehşet duygusunun yok sayılması gerçeklikten uzaklaşıldığı- nı gösterir. Böyle bir dehşetin, polis yetkilerinin sistematik olarak kötüye kullanıldığına, polis teşkilâtlarının ve görevlilerinin özellikle tehditkâr davrandığına işaret etmesine rağmen ilgili çevreler tarafından henüz analiz edilmemiş olan korkulardan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu yerleşik kaygılar, geleneksel polis devletinde nâdiren dile getirilebilir; kaygıların başlıca nedeni, gizli polis tarafından yürütülen gizli ve ısrarlı takip ile polisin yetkilerini siyasete müdahale amacıyla kullandığı inancıdır. Polis, yürütmenin heveskâr aracısı olarak görülüyordu, fakat düşmanlık, asıl olarak polisin kendisinden ziyade yöneticilere ve otoriter hükûmet sistemlerine yönelikti.
Modern polis devletindeki esas değişim, polis teşkilâtının mevcut düzenin savunucusu ve devletin muhafızı olan geleneksel rolünü tersine çevirerek saldırgan bir kuvvet olarak ortaya çıkmış olmasıdır. Söz konusu değişim, polis güçlerinin devletin niteliğinin değiştirilmesi ve insanları savunuyor oldukları görüşlerden farklı görüşlere - ya da hiç değilse, kamusal davranışlarında ve kişisel konuşmalarında bu yeni görüşleri benimsemiş gibi davranmalarına neden olmak yönlendirmek amacıyla sistematik ve bilinçli kullanımını içermektedir. Modern polis devletindeki polis, siyasî yeniden-eğitim süreçlerini kendi işlevinin önemli bir parçası olarak kabul etmeye başlamıştır.
İşte bu noktada, gözetleme-izleme, gaddarlık, keyfî güç kullanımı ve elbette yasaları kendi kontrollerine almaya daima istekli oluşlarının her türden polis sisteminin doğasına içkin olduğuna işaret etmeli ama bu türden tutumlar, basit “polis devleti”nin tanımlanmasına yeten özellikler olarak de- ğerlendirilmemelidir. Aslında bu noktanın ayrıntılarıyla ve belgeleriyle ifade edilmesi faydalı olabilir.
İlk olarak, polis yetkilerinin niteliğini belirleyen keyfiliktir. Polis yetkileri, yasal prosedürle, tarafsız bilirkişi beyanı ya da bağımsız hakem ısrarı ile resmî olarak ne kadar kontrol edilirse edilsin, polis hizmetlerinin görevini tanımlayan uygulama süreçlerinin kendisi esasen keyfiliği içerir. Bugün çoğu devlet, uzak geçmişte belirli krizlerin üstesinden gelmek için çıkarılmış olan bir dizi istisnaî hükümle kuşatılmış olduğunu fark ediyor. Bu yasalar, krizler aşıldıkça geçerliliğini yitirmiş olsalar da kanun kitaplarından nâdiren çıkarılmışlardır. Bu türden istisnaî yasalar, polis yetkilileri nezdinde, ihtiyaç hâlinde ya da ihtiyaç olduğunu düşündüklerinde yararlanabilecekleri potansiyel bir cephanelik işlevi görmektedir.





