Edebiyat ve Bilim

Edebiyat ve Bilim

Yazar

Aldous Huxley

Aldous Huxley

(1894, İngiltere-1963, Hollywood-Amerika); İki dünya savaşını da yetişkin bir insan olarak tanıklık etmiş, II. Dünya Savaşı sonrasındaki özgürlük tartışmalarına dâhil olmuştur.

Daha fazla bilgi

Orijinal Adı : Literature and Science

ISBN : 978-605-4822-18-8

Boyut : 13x19,5 cm

Sayfa Sayısı : 112

Çeviren : Rafet Özen

Yayıma Hazırlayan : M. Serdar Kayaoğlu

Liste Fiyatı : 125 TL

Stokta Var

Okuma Metni

(s. 8-9)

Bilim insanı, kendisinin ve başka insanların kamuya açık deneyimlerinin sonuçlarını gözlemler; gözlemlerini kültürel grupların ortak aidiyetleri nezdinde anlaşılır olacak sözel ya da matematiksel bir dil çerçevesinde kavramlaştırır; bu kavramları, mantıksal olarak tutarlı bir sistem içinde bağlılaşık hâle getirir; sonra bu kavramların doğal dünyadaki “işlemsel tanımlarını” gözlem ve deney aracılığıyla araştırarak, “orada olup biten alışılmadık” olayların ortaya koyduğu mantıksal sonuçların belirli özgül yönlere karşılık gelip gelmediğini kanıtlamaya çalışır.

Edebiyatçı ise kendi üslûbuyla, kendisinin ve diğer insanların doğa, kültür ve dil dünyalarında olup biten olayları içeren kamusal deneyimlerinin gözlemcisi, düzenleyicisi ve anlatıcısıdır. Bu türden deneyimler, belli bir açıdan bakıldığında, birçok bilimsel disiplinin hammaddesini oluşturmaktadır. Bunlar aynı zamanda pek çok şiirin, dramanın, romanın ve denemenin de hammaddesidir. Bilim insanı, kendisinin ve diğer insanların mahrem sayılan deneyimleriyle ortaya çıkmış olan dünyaları yok saymaya gayret eder, edebiyatçı ise kendini uzun süre sadece kamusal olanın içine hapsetmez. Bununla birlikte, dışsal gerçeklik, kişisel deneyimin iç dünyasıyla sürekli ilişki hâlindedir, ve bu nedenle ortaya çıkmış olan paylaşımcı işleyiş süreci, paylaşılamaz bir duyguya dönüşmüş ve kültürel geleneklerin kabuğu o medenileşememiş bireysellik tarafından sonsuza dek parçalanıvermiştir. Ayrıca, edebiyat sanatçısının inceleyeceği konunun ana fikrini ele alış biçimi, aynı konunun bilim insanı tarafından ele alınış biçiminden oldukça farklıdır. Bilim insanı, bir dizi özgül vakayı inceler, bütün benzerlikleri ve eşbiçimlilikleri/tekdüzelikleri kaydeder ve bunlardan soyutlama yoluyla bir genelleme çıkarır, bu genellemeden hareketle (incelediği olguları kontrol ettikten sonra) birbiriyle kıyaslanabilir olan diğer vakalar anlaşılabilir ve ele alınabilir hâle gelir. Temel sorunu, benzersiz bir olayın somutlaşması değil, verili olarak sınıflandırılmış bütün olayların “bir anlam ifade ettiği” soyutlanmış genellemelerdir. Edebiyat sanatçısının deneyime - daha kamusal türden deneyime bile - yaklaşımı oldukça farklıdır. Tekrarlanabilir deney(im)ler ve kullanılabilir genellemelerin deneyimlerden soyutlanması onun meseleleri değildir. Onun yöntemi, tek/özel bir vakaya yoğunlaşmak, onu titizlikle incelemek, ve sonunda onu açıkça seçilebilir hâle getirmektir. Özel ya da kamusal olan her bir somut özel, o malûm evrenselliğe açılan bir penceredir. Kral Lear, Hamlet, Macbeth - istisnaî koşullarda son derece bireyselleşmiş insanoğlunu ele alan dehşet verici üç öyküdür. Fakat Shakespeare, kişisel ve kamusal deneyim dünyalarında eşzamanlı cereyan eden benzersiz ve gerçekleşmesi imkânsız gibi görünen bu olayları, teat- ral olandan kozmik olana, politik olandan duygusal ve fizyolojik olana, insanî anlamda alışıldık olunandan ilâhî olarak bilinemez olana kadar her düzeydeki eğitici/aydınlatıcı hakikati mucizevî bir şekilde görmüş ve yazıları aracılığıyla bizim de görmemizi mümkün kılmıştır.

Kategori Öne Çıkanlar

Şiddet Üzerine Düşünceler
Devlet Teorisi
Kendinin-Sahibi Olmak
Yeni Cehâlet Ve Kültür Problemi
Kızıl Rosa: Rosa Luxemburg’un Resimli Yaşamöyküsü
Terörizm ve Komünizm
"